Av. Akan Kürşat yargı süreci hakkında basın toplantısı


BASIN AÇIKLAMASI

16.2.2024

Barolar Birliği

Bilindiği üzere Meslektaşımız, Arkadaşımız Av. Akan Kürşat, 30 Aralık 2023 tarihinde Roma’da ailesiyle tatilde bulunduğu bir esnada İtalyan Polisi tarafından tutuklanmış ve akabinde bu tutuklamanın Kıbrıs Rum Kesimi tarafından 2005 yılında çıkarılan ve 2007 yılında yenilenen Avrupa Tutuklama Emri (EAW) kapsamında gerçekleştirildiği ortaya çıkmıştır.

Meslektaşımız bu çerçevede Roma’da Regina Coeli ismiyle bilinen bir hapishaneye yerleştirilmiş ve sürecin sona erdiği 8 Şubat 2024 tarihine kadar, yani nerdeyse 40 gün boyunca, oldukça olumsuz koşullarda özgürlüğünden mahrum bırakılmıştır.

Meslektaşımızın İtalya’da ilk kez Mahkeme huzuruna çıkarıldığı 16.1.2024 tarihine değin, Kıbrıs’ta tam olarak hangi suçla veya hangi olgularla itham altında olduğuna dair net bir bilgi İtalyan Mahkemesine ulaşmış durumda değildi. Akan Kürşat’ın İtalyan avukatları tarafından Mahkeme huzurunda iadeye ilişkin yapılan itiraz üzerine, Mahkeme Kıbrıs Rum Kesimi makamları ile yazışma yapmış ve bu yazışmanın cevabı için yargılamayı 6.2.2024 tarihine ertelemiştir.

Bu süre zarfında Meslektaşımıza yönelik tutuklamanın yukarıda belirtildiği üzere 2007 yılındaki tutuklama emrine dayandığı; üretilen suçlamaların tümünün 1974 öncesi sahiplerinin Kıbrıslı Rumlar olduğu belirtilen ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından koçan verilmiş bulunan Girne’deki bazı taşınmazların tasarruf, kullanım veya satışı ile ilgili olgulara dayandığı netleşmiştir.

Bu çerçevede yukarıda ifade ettiğim konularda yargılanmaktan hiçbir çekincesi olmaması sebebiyle ve İtalya’da tutukluluk koşullarında yaşadığı mağduriyeti daha fazla uzatmamak amacıyla Meslektaşımız, itiraz prosedürünü ileri götürmeme ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne iade edilmesine muvafakat etme kararına varmıştır. Bu bağlamda İtalyan Mahkemesi de 1 Şubat 2024 tarihinde, Meslektaşımızın Kıbrıs Cumhuriyeti’ne iade edilmesine karar vermiş ve 8 Şubat 2024 tarihinde bahse konu iade işlemi gerçekleştirilmiştir.

Kıbrıs’a geldiği 8 Şubat gecesi Güney Lefkoşa Polis Merkezi’nde sorgusu yapılan meslektaşımız, 9 Şubat Cuma günü bildiğiniz üzere Güney Lefkoşa Kaza Mahkemesi huzuruna çıkarılmış ve davası dosyalanarak 29 Şubat tarihine duruşma olarak ertelenmiştir. Kendisine yöneltilen toplam 20 davanın hiçbirini kabul etmeyen Akan Kürşat, mahkeme tarafından teminatla serbest bırakılmıştır.

Bu noktada meslektaşımıza yönelik iddianamenin içeriği ve dayandığı olgular incelendiğinde, iddia edilen fiillerin Kıbrıs’ın ne kuzeyinde ne de güneyinde suç teşkil etmediği ve/veya meslektaşımızın suç nitelikli bir fiilinin bulunmadığı bariz şekilde görülebilmektedir. Yargı sürecinin sonunda mahkeme huzurunda bu gerçeğin ortaya çıkacağına inancımız tamdır. Konu bu çerçevede artık yargı huzurundadır.

***

Ancak; Kıbrıslı Türk Avukatların Meslek Örgütü olarak, az önce özetlediğim süreci normal / olağan bir yargı işlemi olarak görmemizin söz konusu olmadığını net bir şekilde ifade ediyoruz.

Öncelikle Kıbrıs’ın gerek Kuzeyinde gerekse Güneyinde yoğun bir şekilde devam etmekte olan inşaat faaliyetlerinin yarattığı çevre tahribatını ortak yurdumuzun en büyük sorunlarından biri olarak gördüğümüzü; keza, yine bu yolla emlak fiyatlarında meydana gelen fahiş artışın orta halli yurttaşların konut edinmesini imkansızlaştırmasının yarattığı sosyal sorununun büyüklüğünü, daha önce de defalarca beyan ettiğimizi hatırlatmak isteriz.

Ancak, Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümü gerçekleşmeden, devam eden siyasi uyuşmazlığın en önemli başlıklarından biri olan mülkiyet sorununa ilişkin Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan Kıbrıslı Türklerin bireysel olarak hedef alındığı cezai enstrümanlara başvurulmasının hakkaniyetli, doğru veya yasal bir tarafı olmadığı açıktır.

Rum Kesiminin, yaptığı yasalarla; gerek yerel, gerekse Avrupa Birliği mevzuatı bakımından yargısal yetkisinin veya egemenliğinin bulunmadığı Kuzey Kıbrıs’ta gerçekleşen fiilleri suç haline getirmesi ve Kıbrıslı Türk’leri bu suçları işler duruma düşürmesi, ne hukuki ne de insani açıdan kabul edilebilir değildir. Bu bakış açısı, her iki taraf açısından oldukça tehlikeli müteakip adımlara gebedir.

Yılan hikayesine dönmüş Kıbrıs sorununun en büyük mağduru olan ve adil bir çözüme her zamankinden daha çok ihtiyaç duyan Kıbrıs Türk Toplumu mensuplarının, Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki hakları bağlamında kendilerine sağlanan neredeyse tek menfaat olan seyahat özgürlüğü üzerinden bu şekilde kıskaca alınması veya bu yönde bir endişe ortamı yaratılması; yanlıştır, haksızdır.

Bu yanlıştan dönülmemesi ve bireysel mağduriyetlerin artırılması halinde vatandaşlarımızın haklarının Uluslararası Hukuk kuralları çerçevesinde aranmasını teşvik etmek de bizim görevimiz olacaktır.

Saygılarımla

Hasan Esendağlı

( Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı)